7 Şubat 2009 Cumartesi

GENÇTİ VE DE RADİKAL…

GENÇTİ VE DE RADİKAL…


Radikal iki’yi lise yılarımda fırsat buldukça alır ve okur, acaba bir gün bu “gençler” sayfasında ben de yazı yazabilir miyim diye düşünürdüm. O zaman bu kadar kelime nasıl bir araya getirilir? Bu kadar uzun yazmak şart mı? Ben de böyle uzun ve konuyu dağıtmadan yazıyı bitirebilecek miyim diye sormadan da edemezdim. Edebiyat derslerindeki kompozisyonlardan öğrendiğimiz klasik “giriş-gelişme-sonuç” (ya da serim-düğüm-çözüm) formülüyle üstesinden gelmeye çalışacaktık herhalde bu işin. Okulda öğrendiklerimizin karşılığını vermenin vakti gelmişti herhalde. Bunlar zihni bir süre meşgul etti ama bir yere kadar.

…VE RADİKAL GENÇ DOĞUYOR

O zamanlar radikal ikide (galiba yedinci sayfaydı) gençlere haftada iki ya da üç yazılık yer ayrılıyor ve burada ülkedeki gençlere seslerini çıkarabildikleri tek alandan kendilerini ifade etme imkânı tanınıyordu. Bu, gönderilen yazılar arasından yayınlanacak yazıyı seçme açısından elbette ki zorluklar çıkaracaktı ve bir süre sonra gönderdiği yazıların yayınlanmadığını görenler ise artık yazı göndermekten vazgeçecekti. İşte böyle bir dönemde ülkede henüz ekonomik kriz sözleri telaffuz edilmemiş ve “görece” bir demokratik ortam varken bu gençlere daha çok ve sadece kendilerine ait bir alan oluşturma fikri doğdu. Bu duyuruyu o zaman 2005’te ilk gördüğümde lise yıllarındaki hayallerime daha bir yaklaştığımı düşündüm. Nitekim gönderdiğim ilk birkaç yazı yayınlanmadı ama pes etmeye niyetim yoktu ve yazıları göndermeye devam ettim. Nihayet ilkyazı(m) yayınlandığında, bunu arkadaşlara nasıl haber verdiğimi düşünüp hala kendime şaşırdığım çok olmuştur. Dört bin karakteri geçmeyen ve yirmi altı yaşından küçük herkesin yazabileceğini giriş yazısında kaç kez okuduğumu hatırlamıyorum. Bu, yazmaya hevesli çok kişinin varlığına bir işaretti ayrıca gençlerin bu dergiyi ayakta tutma çabalarının göstergesiydi. Yazılar en son, radikal genç’in çıkacağı Salı gününden önceki Perşembe gününe kadar yollanabiliyor bu da kimi zaman (ülkenin malum halinden dolayı) gündeme uzak bir izlenim verebiliyordu. Ama zaten bu ek, herkesin çevresinde olup bitenleri paylaşması fikri üzerine çıkarılacaktı bir bakıma. Aynen öyle de oldu. Nusaybin’deki ilköğretim öğrencilerinin çalışmaları da vardı yerel bir tiyatronu gösterileri de. Kitap tanıtımları, müzik grupları ve ülke siyaseti dâhil; gençler hemen hemen her alanda sözlerini esirgemediler ve bu hal tam tamına altmış altı sayı devam etti. Taki Nazan Özcan 13 Kasım’da posta kutumuza “önemli duyuru” başlıklı bir e- posta atana kadar.

E- postada haklı olarak beraber güzel günler geçirdiğimizi, radikal genç sayesinde bazıların iş bulduğunu, bazıların ise evlendiğini yazıyordu. Ama ne olursa olsun yazmaya devam etmemizi tavsiye ediyor ve ilerde tekrar böyle bir denemenin gerçekleşebilme ihtimalinden bahsediyordu. Gerçekten radikal genç o anlamda bir sürü gence yazma alışkanlığı kazandırmakla kolay kolay başarılamayacak bir şeyi yaptı. Buraya yazı gönderenlerin bir kısmı daha önce de yazıyla hemhal olan insanlardı belki ama bu konuda cesaretlenmeyi bekleyen birinin yazısını böyle bir ekte görmesinin onu nasıl şevklendirdiğini tahmin edersiniz sanırım.

Altmış altı sayı çıkabilen radikal genç, ismi gibi “genç” bir şekilde aramızdan ayrıldı. Daha sonra da radikal iki’de, radikal genç’in macerası ve “başarabildikleriyle” ilgili yazılar yayınlanabilir. Belki üzerine araştırma da yapılabilir. Çünkü bir sayıda, bir üniversite hocasının öğrencilerine ödev olarak radikal genç’te yazılarının yayınlanmasını verdiğini hatırlıyorum. Bundan sonra tek isteğimiz eskisi gibi radikal iki’de kendimizi ifade ettiğimiz “gençler” sayfasının tekrar açılması ve (zar zor kazandığımız) yeteneklerimizin körelmemesi. Daha yazılacak çok şey var çünkü. Açın gençlerin önünü(yoksa Türkiye mi diyecektim)…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder